24 Kasım 2010 Çarşamba

bir somon ekmek kadar his sadece..

bu şarkımda sana verebiliceğim tek şey oldu -his-  


bu denizin dibine dalmak gibi; su teninin her karesinde dans ederken, tek başına kalırsın. yalnızsındır. kulaklarını son raddesine kadar sessizlikle doldurursun. ya tüm yalanlardan, körü körüne yaşanan sahtelikten uzakta olduğun için şükran duyarsın, ya ruhunu tanıyıp, yalnızlığından hoşlanır; ona merhaba dersin, ya korkarsın, ya da -ciğerlerin kalan son nefesi vücuduna dağıtırken- bir an önce -nefes alma- isteğiyle yanıp tutuşarak yüzeye ulaşmak için;  yüzersin ve bir daha asla dönmezsin oraya..

her seçeneğin sonunda; kendinde bir parçayı tanımış olarak ayrılırsıno denizden..benden!

17 Kasım 2010 Çarşamba

sözcükler kattıkça sana, anlamsızlaştın.

                     
                            HÜZNÜ KOKLA TENİMDEN !

14 Kasım 2010 Pazar

13 Kasım 2010 Cumartesi

saydam

ne güzeldir insanlar, evde ayaklarını uzatmış kahvelerini yudumlarken. ilk uyandıkları sahne ne güzeldir; gözler yumuk, dudaklar dolgun ve kırmızı, surat yamulmuşken.

sanat eserisin kadın! ne eklenebilir sana bir şey, nede çıkartılabilir. duruyken su kadar güzelsin sen.

...

Geride ince elbisesini yere bırakırken, çıplak ayaklarını taşlara basarak uzaklaşıyordu.. Dizlerini karnına çekerek oturdu küvete. Suyu bedeninde hissederken, sadece duruyordu, . 
Sahneler canlandı göz bebeklerinde. kan gördü, gözyaşı, tebessüm, tahammül, özgür ruh..  - soğuk ve sıcak renkler var gözlerinde, hepsi bir arada - Beline düşen saçları, sonu yokmuş gibi görünen okyanuslarda dans ediyordu. maviye bürünmüştü kadın. masmavi bir deniz canlısı. evet, orada canlıydı. Suya girdiğinde; beden yavaşça küllere dönüşüp, ona yalnızca ruhunu yaşamasını öğütlüyordu. Biraz duygu..
Gözlerini açıp, soğuk taşları, küvetini gördüğünde; anekdotlarını hep kendine sakladığını farketti. Bundan farklısı olamazdı da zaten. Çünkü:
Kendisine rağmen; kendisine hisli.

marjinal maneviyat

..o kadar başkaydı işte! bambaşka.

11 Kasım 2010 Perşembe

NASIR EL ( GÖZ PERİSİ )

küçük güvercin o. her an her yerde! kargayla muhabbeti pek sever. karga ona iri kanatlarını gösterip korku saçtığında; göklere anarşik davranan binaların arkasına saklanıp, onu izlemeye devam eder. karga, koptuğu hayattan bir tek onun yanında haz duyarken, güvercini etrafından uzak tutmak zorunda kalmıştır.
güvercin çaresiz. bakışları içinize işler! -daha önce görmüş olsalardı eğer...- kimse görmez onu, o kadar küçüktür işte.
büyük güvercin o! yeri geldiğinde kartalları korkuttu, gördüm!
şimdi;
bir fanusun içinde uçmaya devam ediyor. kocamanmış dünyası ona göre. 
bakalım karga onu fanusundan azat edecek mi?

9 Kasım 2010 Salı

1 KADAR TEK, 2 KADAR EŞLİ KADIN..

..Ve nihayet son noktayı ümüğüne koyar! hala 1 kadar tektir ve anca onun kadar hür.       ~√\^√\'~------    ...       

5 Kasım 2010 Cuma

üç yumurta kırdım ve düşündüm ki..

Bir yumurta; bir tavuk ve horozun yavrusu. 
Eğer bu tavuk ve horoz, insanları elde tutabilecek güce sahip olsalardı, büyük ihtimalle bayıla bayıla cenin yiyeceklerdi. Pek garip.