18 Ağustos 2014 Pazartesi

Raobi-Geçiş

                …Bir anda uzun süredir beklenen gözyaşları, yarış halinde süzüldü yanaklarından. Raobi’ nin. Yüzündeki tepkisizlik ise sinir bozucuydu. Birkaç gündür yemiyor, içmiyor, konuşmuyor, gülmüyor ve şarkı söylemiyor. Tek olan öyle tepkisizce otururken gözünden yaşların süzülmesiydi. “ Burası çok yabancı bana. Gülüşler bile tanıdık gelmiyor. Zırhım delinmiş olmalı kederden, ciğerlerim yetmiyor bana artık. Sağlığımı kaybetmek kötü mü olurdu onu bile kestiremiyor bu yarım kalmış aklım. Kimse beni aramaya da gelmedi. Biri koşsa belki bulurdu beni. Belki de kimse kendini riske atmak istemedi. Ama dostlarım? Mutlu oyunlarımız, maneviyat dolu sarılmalarımız vardı. Sanırım vakitleri yok beni bulmak için harcayacakları. Oysa burada o hızla akan vakitten başka bir şey yok. Su perilerinin eğitimine uyku uyumadan harcadığım zaman burada bitmek bilmeyen bir azap oldu ve bunların hiçbirini tahmin edemezdi o çok çalışan kafam! “
            
             Raobi tepkisizce düşünürken, onu ülkesine getirip saklayan, su perilerinin ruhuyla beslenen yaratık sessizce ona bakıyordu. “Yemeliydim onu, başıma kocaman bir bela aldım” diye düşünmedi bile bir saniye ayırıp! Tek düşündüğü onu mutlu edebilmek, alıştırabilmekti. Çünkü onun kokusu, şarkısı bu yaratığa hiç tatmadığı duyguları aşılamıştı. Tek amacı yemek olan bu yaratık, artık karşılık beklemeden mutluluk vermek, sevmek istiyordu. Raobi’ nin sesi ona geldiği yerleri, saflığını anımsatmıştı ama yaratık belki de o sesi bir daha asla duyamayacaktı. Çünkü Raobi bırak onu hatırlamayı, kendisini bile unutmuştu.
         
             Yaratık ayağa kalkıp Raobi’nin kulağına fısıldadı “ Seni çınar ağacının altında bekleyen usta su perisine teslim edebilirim. Mutluluğum mutsuzluğun olacaksa gitmelisin buradan! ” Raobi dönüp yaratığa baktı tepkisizce. Yaratığı baştan aşağıya alaycı gözlerle süzdü ve sonunda konuştu: “ Seni asla cinlere yem etmem. Keşke ruhumu içine çekip beni sonsuzluğa gönderseydin ben şarkımı bitiremeden. Şimdi çok geç! Ne sen beni öldürebilirsin, ne de ben seni ölüme atabilirim.” Yaratığın Raobi’ yi usta su perisine teslim edebilmesi için yedi kahverengi yolu aşması gerekiyordu. Bu da yaratığın karşısına çıkacak cin topluluğuyla başa çıkması gerektiği ve aynı yolu benzer şekillerle geri dönmesi gerektiği anlamını taşıyordu. Yaratık Raobi’ yi teslim etmek adına cinlerin gündüz uykusundan yararlanıp bu yolu aşabilirdi. Ama cinler uyanıp kokuyu aldıklarında mutlaka yaratığı aynı yol üzerinde beklemeye koyulacaklardı.
       


          Aniden kavradı yaratık Raobi’ yi. Raobi şaşkın ve korkulu gözlerle bir açıklama bekledi konuşmak için ama tepki gelmiyordu “ Seni cinlerin önüne atmak, vahşice öldürülmeni izlemek keyif verir bana!” dedi Raobi ve yaratık konuştu “ Götürmeliyim seni buradan. Çünkü biliyorum ki bir daha asla o şarkıyı duyamayacağım, dudaklarından dökülmeyecek ruhun! Ama bu ruh sendeyse, bu ağız susmaz biliyorum. Git başkalarına umut ol.” Dedi yaratık ve koydu kesesine Raobi’ yi, yola koyuldu. Raobi çıkmaya çalışıp, bağırdı “ Ölüme gidiyorsun aptal! Cinler bu yaptığını öğrendiklerinde seni asla bağışlamayacaklardır! Hatta ibret olsun diye yakacaklar seni sonsuz ateşlerinde! “ Yaratık hiçbir sözünü dinlemiyordu Raobi’ nin çünkü ilk kez sevmişti, sevebilmişti bencil yaratık.

13 Nisan 2014 Pazar

VE

Hatalar yaptık, çocuktuk. Bozkıra kaçmayı isteyecek kadar öğrendik ve yetmeyecek sınırı yok.. Öğrettikçe öğretmeye devam edecek; bunu da öğrendik.. 
Müzik dinliyoruz, yüksek sesle ve bekliyoruz; düşünce kırılmayan oyuncaklara dönüşmeyi.. İnsanlardan kaçıp hayvanlara sığındık. Gözlerimize akan bakışlarla, çıkar gütmeden yayılan sevgi kabarcıkları soluduk ciğerlerimize sayelerinde. Bu evreye ulaşmak kolay değildi elbet. Yedi kahverengi yol aştık. Sevmelere doyamadık insanoğlunu. Sevdikçe yoğrulduk boşluklarda. Düştükçe kalkıp yine sevmek istedik. Yaradan bereden görünmeyen tenimizi sildik, üstümüzü değiştirdik ve yine sevdik ve yine düştük.. Ve yine seveceğiz, sonra yine düşeceğiz.