9 Mayıs 2012 Çarşamba

RaoBi.

Kızgın lavlar içinde kalan su perisi Raobi tedirgindir..

Kabuğuna sığamamayı diledi, durdu! Yüzdüğü suları hatırladı, gördüğü manzaraları, erişilemez duyguları.. Hepsi gerisinde kalmıştı. Her ne olursa olsun geri dönülemeyecek yollar aşılmış, kulağına -bülbül gibi güzel sesli olacağı, kalbinin yıldızlara ulaşıp, orada dans edeceği- fısıldanılmıştı. 


...

Ergin su perilerinin değişim sürecini yaşayacakları o güne gelinmişti sonunda. Böylece erginler atalarına, topraklarına yardımcı olabilecekler, minik su perileri içinde rehber varlık niteliği taşıyabileceklerdi.. Ormanın, o pek az özel günde görülebilen köşesine gitmeleri için yedi kahverengi yol aşmaları gerekiyordu. Bu uzun ve çetrefilli yol aşıldıktan sonra, usta su perilerinin onları korumaları, -belki bu uğurda can vermeleri- gereken, ormanlarını ellerinden almaya meyilli yaratıklarla başa çıkmaları gerekebilirdi. Usta su perileri, yaratıkların asla kaçırmak istemeyecekleri ergin su perileri ruhuna erişememeleri adına önemler alarak, yola koyuldular..

Sonunda erginler ilk kez ve belki son kez görecekleri ormanın, o en güzel köşesine ulaştılar. Şarkı söyleyecek, dans edip eğlenebilecek vakitleri yoktu. Ustalar toplanıp, büyülerine başlamışlardı bile. Ustalar tedirgin, erginler hevesliydi.. Ama Raobi doğduğunda fısıldanan bülbül gibi sesiyle o şarkıyı söylemek istiyordu.Bunu yapabilirse hayatının sonuna kadar huzurla dolup taşacağını, kalbinin her an yıldızlarla dans edeceğini biliyordu.. İçi kıpır kıpırdı. Yaratıkları daha önce hiç görmemişti ve anlatıldıkları kadar kötü kalpli olduklarına inanmıyordu -sanırım daha önce hiç kötülük görmediğinden-

İçinden cesaret akarken, grubundan farketmeden ayrılıp şarkısını söyleyebileceği noktayı belirmek için uzaklaştı. İlk kez bu kadar korunmasız, ailesinden uzaktı. Uzaklaştıkca tedirginliği artıyordu ama ne olursa olsun vazgeçmeyeceğini biliyordu. Bu onun tek hayaliydi çünkü !

Sonunda aradığı yeri bulmuştu. Kalbi çok hızlı çarpıyordu. İlk kez böyle bir heyecan yaşıyordu. Ağzı kulaklarında kanat çırpmaya başladı. Konduğu yerden havalandı hızlıca, gökyüzüne doğru.. Ruhani ışıklarla kaplandı etrafı birden. Gözlerini kapadığında bile beyazdı görebildiği, nurdan.. Başladı söylemeye, o doğarken dinlediği şarkısını.. Ruhu bedeninden ayrılmıştı. Aralarındaki tek bağ göbeğinden bağlı olduğu altın renkli bir kordondu.. Yıldızlara ulaştığını farketti. Yağmuru, gök gürültüsünü, karı, havayı tanıyordu artık.. Hepsine gülücükler dağıtıyordu Raobi.. İlk kez bu kadar anlamlı hissediyordu, ilk kez bu kadar mutlu.. Hep merak ettiği sonsuzluk, sonsuz ruhanilik artık bildiği kavramlardı.. Şarkısını bitirdi ve ayakları ormanın, uğruna yedi kahverengi yol aştığı toprağına bastı.. Ağzı kulaklarında gözlerini açmaya hazırlanırken -koşup tüm sevdiklerime anlatmalıyım- diye düşündü.. Gözleri açıldı.... Karşısında daha önce hiç görmediği o yaratıklardan biri duruyordu.. Raobi'nin mutluluğu yerini şaşkınlık ve korkuya bıraktı.. Anında kendine gelip, hızlıca kanatlarını çırparak kaçmaya hazırlandı ki.. -kaçamazdı!- Tıpkı söylenen gibi bu yaratık devasaydı. Düşündü; -kalbim küçücük. İçine sığdırabileceğim bir kaç güzel duyguyla dolu. Ya onunki? Onunki kocaman. İçine herşeyi sığdırabilir-


Kızgın lavlar içinde kalan su perisi Raobi tedirgindir.. Ya bu yaratık.. O sanılan kadar kötü müdür? Tüm kötülükleri sığdırabilecek kadar büyük müdür kalbi gerçekten?

....