Bu orman ona yabancıydı. Biraz tedirgindi ama olurda biri çıkar karşısına diye serdeki erkekliğini kullanmaya devam etti.. Sonunda adam yürüdüğü ormanda minik bir ceylana rast geldi. Bir süre öylece durup bakıştılar. Ne adam daha önce buralarda birine rastlamıştı ne de minik ceylan ormanında böyle bir adama. Bu adam Tanrının ormanına gönderdiği kanatsız melekmiydi?.. Yoksa! Hayır, bu neşeyle yaşadıkları ormanlarını talan etmeye gelen o iblisti?! Çalamıyordu ceylan, adamın aklından geçen hiç birşeyi çalamıyordu. İlk kez bu kadar çaresizdi ve ya melekse dedi tekrar, ya oysa!..
Biraz daha bakıştıktan sonra adam ona kimseye güvenmediğinden bahsetti. Bu kimseyi tanımadığı ormana nerden geldiğini anlattı. Başına neler neler gelmişti. Yorgundu, dinlemeye ihtiyacı vardı.. Öyle tatlı cümleler sunuyordu ki, ceylanın ruhu o hiç duymadığı şarkıyla dans etmeye başladı sonunda... Adam ceylana güvenmiyordu. Adam kimseye güvenemezdi, kimseyi sevemezdi de. Düşündü; -burası sihirli bir orman olmalıydı. Tüm güzellikler burda, hiç duyamacağım sözcükler bir araya gelip kulağımdan, dudağımdan, beynimden geçiyor, bana ulaşıyor.-
Ceylan sonunda güvendi adama.. "Hadi" dedi, "Evime götürmeliyim seni. Göstermeliyim burada yaşayan tüm renkleri, neşemi sana vermeliyim, kuşlarla şarkı söylemeliyiz, beslenmeye ihtiyacın var çok yorgunsun!" Yürümeye başladılar birlikte.. Ceylan dans ederek uzaklaşıp, tekrar yöneliyordu adama. Şarkı söylüyordu bu yabancıya, hoplaya zıplaya. Ne kadar eğlenceli olduğundan bahsedip duruyordu.. Adam ürkek adımlarla ceylanı takip etmeye başladı. Hiç bırakmadı zırhını elinden, sadece ufak tebessümler atıyordu ceylan arkasını dönüp ona bakınca.. Sonunda eve ulaştılar.. Adam gördüğü manzarayı bir daha asla başka bir yerde göremeyeceğini fark edemedi tabi, zırhı gözlerinden tekini kapatıyordu çünkü. "İçeri gel" dedi ceylan "Bir şeyler hazırladım sana. Taze bal ve tereyağı sürdüm sıcak ekmeğin üstüne. Hadi çekinme de ye"
Kuş tüyünden yastık yapmıştı ona Ceylan, bardağı bile vardı artık, şömine karşısına kurulu yatağı, baş ucunda kitapları, suyu.. İhtiyaç duyulan herşeyin en güzeli günler sonra sunulmuştu.. Artık adam da bahsediyordu ne kadar eğlenceli olabildiğinden..
Günler bir şekilde geçip, gitmişti.. Bu ev eskisinden de güzel kokuyordu artık.. Adam burada huzurluydu, evet ama SÜRPRİZzzZzz! -O asla iyi biri olamazdı.- Ceylan kadar iyi olamazdı! İblis kadar kötü de olamazdı oysaki! Gitmeliydi artık.. Ormanda kalması imkansızdı adamın. Bu ormana hiç ait olamadı. Kendi şehrinin oyunlarına, kalabalığına, çirkin manzarasına bile alışmıştı. Benimsemişti kötülükleri bile.. Burada nefes alması artık imkansızdı..
Ceylan onu ormanın sınırına götürdü.. Bıraktı.. Devam etti ormanına doğru neşeyle yine şarkılar söyleyerek.. Adam bir süre izledi Ceylanı, yol arkadaşını. Gülümsedi ve şehrine doğru yola koyuldu. Bu uzun bir yolculuk olacaktı..
Yolda, bunların hiç unutamayacağı zaman dilimleri arasına girmesi gerektiğini düşünürken, karşısına bir kertenkele çıktı adamın.. ! Şehir merkezinin dışında bir macera daha diye düşünüp ilerledi kertenkelenin arkasından..