27 Şubat 2012 Pazartesi

Koca bir aptal karşındaki, değil mi ?  Şakıyamazsın sen bülbül gibi, onun gibi.. Bilmiyorum içini değil mi? Hiç görmedim seni..

Avuçladım bembeyaz gülleri, koşa koşa getirdim sana.. Dizlerinde soluklanıyorken,,, boğuldum. elimde güller, düştü yere! Eğilipte almadın be yabancı..
Aniden farkettim ki -elimde kahve, sigarayla- kalabalığa sırtım, güneşe yüzüm dönük.
Hiç istemeden açılan yaralar düştü aklıma. Beyazına gri ekledim hiç mi hiç istemeden.
Büyümüşte küçülmüş çocukların aklına, hiç kirlenmeyecek gibi duran bebeklerin bakışlarına benzeyen masum bakışlara sahipken sen.. Ben sana şarkılarımdan armağan edemedim. Güneşimi çeviremedim yüzüne, ışık saçamadım zaten aydınlık olan suratına..Sigaramın sonuna geldim. İlk defa evlerinde olmayan karıncaları düşünmeden attım onu yere, izmarit deforme olana dek çiğnedim üstünü kaba saba botlarımla. Ve şimdi tüm bunları unutup aynı botlarla adım atacağım soytarılığa

...mutsuzuz lan o zaman!


istiyorum ki öleyim, bi yandan da dibine kadar 

yaşayayım istiyorum, hatta ölümsüz olayım.. 

kaybolayım istiyorum, bi yandan da hep ortalıkta 

olayım.. İki arada bi deredeyimde; ara varsa dereye 

ulaşmam imkansız.

noluyor!!! diyorum ki uyanayım; yok, uyku tatlı 

geliyor. Diyorum ki uyuyayım artık; yok, uykum 

kaçıyor.


Kemirgen sorular!!! Kemirgen cevaplar!!! Sonra bir 

bakıyorum ki ne soru var ortada ne de cevap..



diyorum; susmasa! küfür etse de rahatlasak.