24 Nisan 2021 Cumartesi

KANAYAN EDEPSİZ


Biraz düşündüm. Ama kalbimle düşündüm. Geçit yaptığın tüm yollarına uğradım. İzlerini takip ederek yürüdüm. Kesişemedik bi'.
Biraz düşündüm ama kalbimle düşündüm.

"Ben de izlerimi gökyüzüne bırakırım" demiştim sana, yukarının, yeri olmayan yüreğime yağmur hediye ettiği lanet bir cuma günü.

Bıraktığım izler bir bir düşüyor işte yine üstüme, gözüme, saçıma yağmur suretinde. Tükürük oluyor, ağzımdan dökülüyorlar. Bazen çekçekli  bir bavulla geliyor bu izler, bazense işte böyle havadan dökülüyorlar birdenbire üzerime, beyaz bir dört duvar arasına sıkıştırarak beni.

İzlerini takipteyken, hani şu eşsiz sandığın bilyeyi bulduğun köşe başında, mutlulukla sarmalanıp koşuşturmaya başlıyor yine, Dünya adında karnı yuvarlak, kafası incecik olan şu kedi. Bilyeler saçılıyor dört yol ağzına ve ağır ağır süzülüyorlar sokak aralarına, kendi yollarını bulmak üzere. "Yine kendiyle ne konuşuyor bu?" diye meraklanıp, baştan aşağı beni süzen o güvenlik görevlisinin canı sıkılıyor tam da bu sıra. Ve mavi balkonlar, kiremit rengi çatılardan sarkan mor balonlar arasında, kendine ne söylediğini hatırlamayan bir kadın oluyorum, kafam  fena halde karışmış.

Adımlarım şu çok sevdiğim aksak ritimli şarkılara dönüşüyor. Kendimi korumak için depresyona giriyorum ara ara. Beyaz ama pis duvarlı, inatçı bir kadın. Aşkı sevip, sayıp, doyasıya hissedemeyen bir adama durduk yere kendini şair ilan ettiren. Piç bir kadın. Yarısı babalı, yarısı babasız, tamamı analı, tamamı kanayan bir edepsiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder